10 Temmuz 2011

Bon Jovi, TT Arena ve Toplu Taşıma

8 Temmuz Cuma gecesi aslında içimde büyük bir kararsızlık olmasına rağmen arkadaşlarımla beraber Bon Jovi'yi izlemek için TT Arena'nın yolunu tuttuk. Öncesinde mesai çıkışı olduğu için işyerimize yakın bir restoranda yemek ve üstüne devrilen biralar ile neşemizi bulduk. Zira konser sırasında yeni yasa gereği içki satışı yasaktı. Buradan bir cevap alamayacağımı bilmeme rağmen birkez daha sormak istiyorum; 18 yaşında evlenebilen bir insan evladı "kanunen" içki içmek için neden 24 yaşını beklemek zorundadır ? Bunun mantığını açıklayabilecek birini bulursam çok sevineceğim.

Neyse; Mecidiyeköy metrosuna binip, Sanayi Mahallesi durağında indiğimizde konsere akın eden kitle ile karşılaştık. 10 dakika kadar bekledikten sonra biraz balık istifi de olsa Metrobüs'den kalan tecrübelerimiz ile Seyrantepe'ye rahatça vardık.

Metro'nun çıkışında stadın dışında "esas" kalabalık ile karşılaştık. İnsanlar yukarıda bahsettiğim yasağın etkisi ile "işportacılardan" aldıkları kutu biralarını ve sularını içiyor, sohbetler ediyorlardı. İşportacı kelimesini bilerek tırnak içine aldım zira burada yapılan satış tamamen kayıt dışı olacağından devlete ve ekonomiye hiçbir katkısı olmayacak idi. Çıkardığı yasalarla kendi kendini baltalamak sanırım ancak bizde olurdu.


Stada giriş yapıp oturacağımız koltuklara ulaştığımızda karşılaştığımız manzara yukarıdaki fotoğrafta görülen manzara idi ve çok memnun olduk. Zira biletlerimiz en ucuz kategoriden olmasına rağmen böyle güzel bir görüş açısı beklemiyorduk. Ayrıca genel olarak Türk Telekom Arena'nın -tamamlanmamış olsa da- çok güzel bir stadyum olduğunu söyleyebilirim. En azından oturduğum kale arkası tribününde oturup da bir futbol maçı izlemek çok keyifli olacaktır diye düşünüyorum. O yüzden bir Beşiktaşlı olarak hafiften kıskanmadım değil.


Grup sahneye yarım saat kadar geç yani 21:00 gibi çıktı. Tek tek şarkı şarkı şöyle idi böyle idi demeyeceğim ama genel olarak sevdiğim tüm şarkılarını canlı dinleyebildiğim için oldukça memnundum. Benim yeni kabul ettiğim şarkılarında ise yukarıdaki fotoğraftaki gibi eşlik etmek yerine oturarak dinlemeyi tercih ettim. Jon Bon Jovi 49 yaşında olmasına rağmen bir Bruce Dickinson olmasa da performansı ile oldukça iyi idi. 


Bir de ses sistemindeki boğukluk olmasa idi çok daha sevinecektik. Bilmiyorum belki akustikten belki de gerçekten ses sisteminden idi ama çoğu konuşmasında ne dediğini anlamakta zorlandım. Keza şarkılarında da öyle. Kaldı ki; Haziran ayında K.Çiftlik Park gibi aslen konser alanı olmayan bir yerde Iron Maiden'ı dinlerken hiç böyle sorunlar yaşamamıştım.


Birkaç cümle'de Richie Sambora'ya edelim. Gecenin gizli kahramanıydı diyebilirim. Muhteşem gitar tonları ve soloları ile adeta büyüledi. Böyle büyük bir ustayı canlı canlı izlemek ve dinlemek büyük keyif. Bon Jovi'nin frontman olarak performansı da ayrıca başarılı. Yıllardır tecrübe ettiği "seyirci nasıl coşturulur" becerisini çok iyi kullandı. Milli formamızı giymesi, seyircilerin şarkılara eşlik etmesini sağlaması güzeldi. Bir de konserin sonunda kendisine atılan Galatasaray atkısını açmasaydı daha iyi olacaktı. Zira beklemediği bir şekilde yuhlandı :)


Gelelim konser sonrasına. Yukarıda övdüğüm TT Arena maalesef iş dönüş kısmına geldiğinde sınıfta kalıyor. TT Arena stadının çıkışlarında bir sorun yok. Stad kolayca boşalıyor fakat sonrasında stada özel yapılan metroya giriş çok büyük problem. Stad arazisinden çıkışta konulan turnikelerin bir şekilde mobil yapılıp yapılamayacağını çok merak etmekteyim. 

Zira ilk trafik yaratan nokta burası. Akabinde metro geçişi. Maç günlerine özel, maç çıkışlarında metroya ait gişelerden geçiş içinde bir çözüm bulunabilir. Örneğin geçiş ücreti bilet fiyatlarına dahil edilip, Galatasaray tarafından Belediye'ye topluca ödenebilir ve sadece maç çıkış saatinde gişeler stattan çıkan herkesin kolayca beklemeden geçebileceği şekilde ayarlanabilir. Heryere asılan "6 dakikada 2000 kişi taşıyoruz" ilanlarına rağmen konser çıkışı bu sayı artınca metro vagonlarının nasıl da arıza yaptığını hep beraber gördük.

İşin bir de metrobüs ayağı var. Belki organizatörlerin bilgilendirmemiş olmasından kaynaklanabilir ama eğer siz insanlara araç kullanmayın, toplu taşıma ile gelin-gidin diyorsanız ona göre de hizmet vermeniz gerekir. Normal zamanda çift çift gelen 34Z konser sonrası karşıya geçmeye çalışanlar için tek tek gelmeye ama bir yandan da Zincirlukuyu aktarma durağına gelmeyen otobüse rağmen yolcu taşımaya devam ettiler. 3. otobüse resmen savaşarak binebildik. Toplamda 2 saat 45 dakikada Seyrantepe'den Ümraniye'ye saat 01:45'de varabildim.

Maalesef yöneticilerimiz, hizmet vermeyi lütuf olarak gördüğü, halkımızda bu sözde hizmetten şikayet edenleri "burjuva" olmakla suçladığı ( ki arabam falan yok ) sürece pek fazla yol alabileceğimizi sanmıyorum. Uzun lafın kısası güzel bir gece, kötü bir hizmet anlayışı ile tatsız bitti ( en azından benim için ). Allah tüm Galatasaray taraftarlarına sabır versin.

Not : Fotoğraflar için Mustafa Eseceli ve Yeşim Arslan'a çok teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder