Hatırlıyorum, özellikle ortaokul ve lise yıllarımda çokca radyo dinliyordum. Özellikle okul dönüşüne saati denk gelen birkaç programı kaçırmamak için elimden geleni yapıyor ve büyük bir hevesle dinliyordum. Bugünün aksine daha çok radyo programcısının sohbetleri, şakaları daha çok hoşuma gidiyordu. Şimdi ise az laf, çok müzik tercihim oldu.
Bilemiyorum neden böyle bir değişim yaşadım fakat bana nedense radyo müzik dinlememiz için en iyi araçlardan biri gibi geliyor. Hafif parazitli yayını sanki nağmeleri kulağıma daha güzelmiş gibi geliyor. İstek parçanın çalınmasının verdiği garip ve anlamsız heyecan ya da sıradaki parçanın ne olacağını tahmin etmeye çalışmak gibi eğlenceleri başka bir müzik kaynağı sunamıyor.
Özellikle birşeyler okurken sesi kısılmış ama kulak kabartıldığında duyulabilen bir radyo yayını benim çok hoşuma gidiyor. Bir kitabı okurken hayal ettiğiniz dünya için adet fon müziği görevi görüyor. Bir de şimdi pek kalmasa da radyo programcılarının kendi üzerlerinden yarattıkları gizemi seviyordum. Serdar Ortaç radyo programı yaptığı zamanlar kendisini "kadın" sandığımızı çok net hatırlıyorum.
Çocuktuk işte, hayattan şimdikinden daha fazla keyif alıyorduk. Bence ister çok güzel geçsin, ister acılarla bir insan en çok çocukluğunu özler. Çocukluğumun bir parçası olduğu için de radyo yayınlarını bu kadar seviyorum belki de. Yazımı bitiriyor ve bir radyo tavsiyesinde bulunuyorum. Rock.FM. Müziği sert istiyorsanız dinlemenizi tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder